16 Temmuz 2012 Pazartesi

AÖF 3. SINIF 14-15 YÜZYILLAR TÜRK DİLİ 7. ÜNİTE

Kıpçak Türkçesinin Oluşumu ve Ses Bilgisi KIPÇAKLAR: Kıpçaklar, Bizans ve Latin kaynaklarında Kuman, tarihî Rus kaynaklarında Polovets, Ma¬carlar tarafından Kun olarak adlandırılmışlardır. Kıpçak adlandırmasına, şu anki bilgilere göre ilk olarak 759 yılında dikilmiş olan Bayan Çor yazıtında bulunan Türk Kıbçak eligyıl olurmuş. Bu cümle 682-745 arasındaki ikinci Köktürk dönemine işaret etmektedir. XI. yüzyıl başlarında Yayık boylarında yaşayan Kıpçaklar 1030 yılı civarında İdil'i ge¬çerek Uzları batıya ittiler ve Rus knezlikleriyle komşu oldular. Rus kaynakları ilk defa 1055 yılında Kıpçaklardan bahseder. Bu tarihten itibaren Kıpçaklar, Deşt-i Kıpçak denilen Avrasya'nın en önemli aktörlerinden biri haline gelirler Kıpçakların Ruslarla çatışmaları İgor Destanı¬nın konusu oldu. On binlerce Kıpçak askeri, Gürcü krallarının ve kraliçe Tamara'nın talebi üzerine Gürcü ordusunun esas kitlesini oluşturdular ve Selçuklu Oğuz¬larına karşı Gürcüleri korudular. Dede Korkut boylarındaki Kıpçak-Oğuz çatışmalarının son katmanı, XII. yüzyıldaki bu mücadelelerdir. Kıpçaklar; İdil Bulgarları, Ruslar ve bölgede bulunan diğer halklar¬la birlikte, Batu Han'a karşı mağluplar arasında olmasına rağmen Altın Ordu Hanlığının asıl kitlesini oluşturdu. Altın Ordu Hanlığındaki Türkler, Karahanlı Türkçesinden Harezm Türkçesine geçiş dönemi olan Harezm Türkçesini yazı dili olarak kullanır. Kıpçakların bir kısmı, Karadeniz ve Balkanlar üzerinden Mısır'a gitmişlerdir. Orda, önce Eyyûbîlerin pa¬ralı askerleri olmuşlar, daha sonra 1250 yılında Mısır'da Memluk devletini kurmuşlardır. Memluk devleti, 1518 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Mısır'ın alınmasıyla ortadan kalktı. Memluk devletindeki halkın Arap, yöneticilerin Türk olmasından dolayı halkın Türkçe öğrenme ihtiyacı veya halka Türkçe öğretme durumu ortaya çıkmıştır. Bu amaçla Memluk sahasında Türkçeyle ilgili birçok sözlük ve gramer yazıldı. Türkler kendileri için de edebi eserler, atçılık, okçuluk, fıkıh gibi konularda kitaplar yazdılar. XIII. ve XIV. yüz¬yıllarda Mısır'da yazılan bu eserlerde kullanılan dil, Kıpçak Türkçesi veya Memluk Kıpçak Türkçesi adıyla Türkoloji literatürüne girdi. KIPÇAK TÜRKÇESİ Kıpçaklar da Oğuzlarla yaklaşık zamanlarda batıya göç etmişlerdir. Ancak onlar, yoğun olarak yaşadıkları Deşt-i Kıpçak'ta XIII. yüzyıla kadar güçlü bir siyasi birlik oluşturamamış¬lardır. O zamana kadar güçlü ve sürekli siyasi iradenin, devletin olmaması kuzeydeki Kıp-çakların kendi şiveleri esasında bir yazı dili oluşturamamalarında önemli bir etkendir. Kıpçakların lehçesi, daha çok XVI-XVII yüzyıllara ait olan Er¬meni harfli Kıpçakça metinler hariç yazı dili olarak kullanılmamıştır. Mısırdaki Memlük döneminde yazılan edebiyat, din, siyaset, atçılık, okçuluk gibi alanlardaki eserler ise Kıp¬çak ağzına değil, dönemin standart yazı diline ait eserlerdir. Bu yazı dilinin Harezm Türkçesinden çok az farkı vardır ve o da Harezm Türkçesi gibi Karahanlı ile Çağatay Türkçe¬leri arasında bir geçiş dönemini temsil eder. Harezm eserleri Karahanlı dönemine, Memlük eserleri Çağatay Türkçesine daha yakındır. Memlük döneminde yazılan gramer ve söz¬lükler de çoğunlukla standart dile aittir. Ancak zaman zaman Kıpçak ve Türkmen (Oğuz) ağız özelliklerini de kaydederler. Bunlardan sadece Et-Tuhfetü'z-Zekiyye yazarı, doğrudan doğruya Kıpçak dilini esas aldığını belirtmiştir. Memlük sahası eserlerinin dili, Harezm sahası eserlerin dilinden az da olsa farklılık¬lara sahiptir. Ancak Kıpçak Türkçesi denilen yazı dilinin, Kıpçak ağzından doğmuş bir yazı dili olduğu düşünülmemelidir. XIV. ve XV. yüzyılda Kıpçakların yaşadığı bölgelerde verilen eserler içerikleri dikkate alınarak temelde iki başlık altında toplanır: 1) Sözlük ve gramerler 2) Edebiyat, din, asker¬lik, baytarlık vb. alanlarındaki metinler. XV. ve XVII. yüzyıllarda Ermeni harfleriyle yazıl¬mış olan eserler ise Ermeni harfli Kıpçakça metinler başlığı altında toplanır. ESERLER Sözlük ve Gramerler Kodeks Kumanikus:İlk satırlarında 1303 tarihi yazılı olan ve 1362 yılında Petrarca tarafından Venedik Cum- huriyetine hediye edilen eserin günümüze ulaşan tek nüshası, İtalya’da Venedik Saint Marcus Kütüphanesindedir. Latince olan Kodeks Kumanikus’un anlamı “Kıpçak Kitabıdır. Ko deks Kumanikus, Karadenizin kuzeyindeki Kıpçak Türklerinden İtalyanlar ve Almanlar tarafından derlenmiş malzemelerden oluşan iki defterin birleştirilmesiyle oluşmuş bir eserdir.Kodeks Kumanikus’un 55 yapraktan oluşan ve İtalyanlar tarafından hazırlanan birinci defteri iki bölümden oluşmaktadır. 27 yapraktan oluşan ve Almanlar tarafından hazırlanan ikinci defter Gotik harfleriyle yazılmıştır. Bu defter Kıpçakça-Almanca, Kıpçakça-Latince olan iki karışık sözlük listesi ve bazı metinlerden oluşur. Kitabü’l-İdrak li-Lisani’l-Etrak: 18 Aralık 1312’de Kahire’de tamamlanmış olan kitabın yazarı Endülüslü Ebu Hayyan’dır. Türkmen ve Kıpçak Türkçesinin dil özelliklerini barındıran eser Araplara Türkçe öğretmek amacıyla yazılmıştır. Eser, sözlük, dil bilgisi ve cümle bilgisi olmak üzere üç bölümde düzenlenmiştir. Eserin günümüze ulaşan üç nüshası bulunmaktadır. İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi Veliyüddin Efendi Bölümünde, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Arapça Yazmalar Bölümünde, üçüncü nüshası Kahire’de Dârü’l-Kütüb Kütüphanesinde bulunmaktadır Kitab-ı Mecmu-ı Tercüman-ı Türkî ve Acemî ve Mugalî: 1343 veya 1345 yılında Halil bin Muhammed el-Konevî adlı Konyalı bir Türk tarafından yazılmış veya istinsah edilmiş olan eser bir sözlük ve dil bilgisidir. Eserin günümüze ulaşan tek nüshası Holanda’da Leiden Akademi Kütüphanesi’ndedir. Et-Tuhfetü’z-Zekiyye fi’l-Lügati’t-Türkiyye: Memluk Kıpçak sahasına ait bir sözlük olan eserin yazıldığı tarih ve yer kesin olarak bi- linmemektedir. Eserin tek nüshası İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi Veliyüddin Efendi Bölümündedir. Eser, Arapça-Türkçe bir sözlük ve dilbilgisidir. Eserin diğer sözlüklerden en önemli farkı, giriş bölümünde yazarının “Bu kitapta Kıpçak diyeleği üzerine dayandım; çünkü en çok kullanılan odur. Burada Türkmen diyeleğini -sıkışmadıkça- söylemedim.” kaydıdır. Kitabu Bülgatü’l-Müştak fî Lugati’t-Türk ve’l-Kıfçak: Cemâleddin Ebū Muhammed Abdullah et-Türkî tarafından 14. yüzyılın ikinci yarısın- da veya XV. yüzyılın başlarında yazıldığı tahmin edilen Arapça-Türkçe bir sözlüktür. Gü- nümüze ulaşan tek nüshası Paris’te Biblioteque Nationale Türkçe Yazma Bölümündedir.Eser, normal satırlar olarak değil, ikinci yapraktan itibaren zikzaklı baklava dilimi bi- çiminde yazılmıştır. El-Kavanînü’l-Külliyye li-Zabti’l-Lügati’t-Türkiyye: Arapça olarak 15. yüzyılın başlarında Kahire’de yazıldığı tahmin edilen bir Türkçe dil bilgisidir. İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi Şehit Ali Paşa bölümünde bulunan eserin bilinen tek nüshası 85 yapraktır. El-Kavānin’in diğer Memlük sahası dilcilik eserlerinden ayrılan en önemli yönü, sözlük bölümünün olmayıp sadece gramerden ibaret bulunmasıdır. Ed-Dürretü’l-Mudiyye fi’l-Lügati’t-Türkiyye: Yazarı, yazıldığı yer ve yazılış tarihi bilinmeyen eser, Araplara Türkçeyi öğretmek amacıy- la yazılmış sözlük ve bir konuşma kılavuzu özelliği taşımaktadır. Eserin günümüze ulaşan tek nüshası İtalya’da Floransa şehrindeki Medicea Bibliotheca Laurenziana bulunmaktadır. Eser 24 bölüme ayrılmıştır. Allah, gök ve yerdekiler, sular, güzel kokulu bitkiler, meyveler, ağaçlar vb. kavramların herbiri bir fasıl oluşturur. Edebiyat, Din, Askerlik, Baytarlık Alanlarındaki Eserler Kitab Gülistan bi’t-Türk: Sadi’nin 1258 yılında yazdığı Gülistan adlı eserinin bilinen en eski tarihli Türkçe tercüme- sidir. Seyf-i Sarayî’nin elinden çıkan nüsha günümüze ulaşan tek nüshadır ve Hollanda’da Leiden İlimler Akademisi Kütüphanesindedir. İrşadü’l-Müluk ve’s-Selatîn: İskenderiye’de aynı adlı eserden 1287 yılında yapılan satır altı bir tercümedir Kitab fi’l-Fıkh bi-Lisani’t-Türkî: Çeşitli fıkıh kitaplarından derlenen fetvaları içeren kitabın yazarı, yazıldığı yer ve tarih bi- linmemektedir. Kitab-ı Mukaddime-i Ebu’l-Leysi’s-Semerkandî: 10. yüzyılda yaşamış Hanefi mezhebinin tanınmış fıkıh bilginlerinden Ebu’l-Leysi’s- Semerkandî’nin fıkıhla ilgi Arapça eserinin satır altı tercümesidir. Münyetü’l-Guzat: Arapçadan Türkçeye tercüme edilmiş, konusu askerlikle ilgili olan bir eserdir Kitab fî İlmi’n-Nüşşab: Çeşitli Arapça kaynaklardan derlenen bilgilerin tercümesiyle oluşmuş, okçulukla ilgili bir eserdir. Kitabu’l-Hayl: Atçılık ve veterinerlikle ilgili olan eserin, Farsçadan 14. yüzyılın sonlarında veya 15. yüz- yılın başlarında tercüme edildiği sanılmaktadır. Baytaratu’l-Vazıh: Memluk sultanının nedimi olan Tolu Beg adına 14. yüzyılın sonunda tercüme edildiği sa- nılan eser at ve veterinerlikle ilgilidir. Kitab fi’l-Fıkıh: Arapça bir fıkıh kitabından satır altı olarak tercüme edilen bu eserin tercüme edicisi, müs- tensihi, istinsah yeri ve tarihi bilinmemektedir Ermeni Harfli Kıpçakça Metinler Ermeni harfleriyle yazılmış bu eserlerin ortaya çıkışıyla ilgili olarak, temelde iki görüş vardır. Birinci görüşe göre, baskın nüfus olan ve Hıristiyanlığın Gregoryan mezhebini kabul eden Kıpçakların içinde yaşayan Ermeniler, zamanla kendi dillerini unutarak Kıpçakça konuşmaya ve yazmaya başlamışlardır. Bunun sonucunda da adı geçen eserler yazılmıştır. İkinci görüş ise özetle şu şekildedir. Kıpçakların bir kısmı, Ermeniler aracılığıyla, Hristiyanlığın Gregoryan mezhebini kabul etmişlerdir. Gregoryan olan Kıpçaklar, dillerini de bu mezhebin resmi alfabesi olarak nitelenebilecek Ermeni alfabesiyle yazmaya başlamışlardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder